İçeriğe geç

Stefan Zweig – Sahaf Mendel Kitap Özeti ve İncelemesi

Herkese merhabalar! Bu içeriğimde Stefan Zweig’ın 1929 yılında kaleme aldığı ve yayınlandığı Sahaf Mendel kitabının özeti ve incelemesiyle karşınızdayım. Zweig bu ana öyküsünde, gününü döneminin ünlü kafelerinden birinde ticaret yaparak geçiren farklı kişiliğe sahip ama parlak bir kitap satıcısı Jakob Mendel’in trajik hikayesini anlatıyor.

İş bankası kültür yayınları’nın modern klasikler içerisinde 171. Kitabı olan Sahaf mendel haricinde iki hikâye daha var.  Bu hikâyeleri çeviren Gülperi Sert, üç hikâyenin de ortak noktalar bulunmasından kaynaklı olarak bir araya getirdiğini kitabın girişinde açıklıyor.

Esere adını veren Sahaf Mendel’in acıklı bir hikâyesi ve ilerleyişi var. İkinci hikâye, Görülmeyen Koleksiyon’da Zweig’ın çoğu eserinde olduğu gibi I. Dünya Savaşı’nın etki ve sonuçlarına değiniyor. Son hikâye Unutulmayacak Bir İnsan ise, ütopik bir dünya tasvir eden Zweig’ın iyilik meleği misali anlattığı Anton’a değiniyor. Üç hikâyede birbirinden hoş ve etkili. Okumayanlar için tavsiye edeceğim Zweig eserlerinden biri.

Daha öncesinde Stefan Zweig okuyanlar varsa Sahaf Mendel kitabı onlar için tek seferde okunabilecek bir kitap. Genel temayı ben hatırlanmak üzerine olduğunu söyleyebilirim. Çünkü Sahaf Mendel ileride hatırlanacak şekilde hayatını sürdürüyor. Görülmeyen Koleksiyon’daki Herwarth geçmişi ve sahip çıktığı koleksiyonu hatırlansın diye muhafaza ediyor ve son hikâyede yer alan Anton ise iyi biri olarak hatırlansın diye insanlara iyilik yapıyor. Bundan dolayı öldükten sonra bile önemli şeyler bırakmak isteyen insanların hikâyesini okumuş oluruz. Şimdi üç hikâyenin de özetine değinmeye başlayabilirim.

Sahaf Mendel

Viyana’da bir kafenin köşesinde, küçük bir masada çalışan Sahaf Mendel adındaki bir adamın dehâsı ve ilginç hafızasıyla tanırız. Anlatıcı bu adamın nasıl biri olduğunu ve neden sahaflar arasında en farklı ve enteresan biri olduğunu anlatır. Çünkü Sahaf Mendel hemen her kitabı bilen, iki gün önce ya da iki yüzyıl önce basılmış olan bütün kitapların başlıklarına kadar hafızasında tutabilen bir kütüphanecidir. Tabii bu tanımlar böylesi bir adam için sınırlıdır, çünkü anlatıcıyı okudukça Mendel’in farklı bir alana yönelmesi durumunda neler başarabileceğini anlarız.

Koleksiyoncular için bir kitap kurdu ve tedarikçisi, öğrenciler içinse kitap kaynağı olan Sahaf Mendel, aklında tuttuğu sayısız isim ve kitapla insanların işlerini gören, etrafındaki olayları hiç umursamayan ve kendi başına yaşayan metal gözlüklü, gri, kıvırcık sakallı, paltolu bir adam. İyimser kafe sahibinin iyi niyetli sahafı olarak kendi işiyle meşgul bu adam hem kafeyi hem de kendi ününü bu şekilde arttırmış fakat bundan asla böbürlenmemiştir. Bütün derdi kitaplar ve onları isteyen insanlarla olan Mendel’i okurken nasıl biri olduğunu anlatıcı sayesinde gözümüzde canlandırabiliyoruz.

Kitap, anlatıcı buraya, Mendel’le tanıştığı üniversite zamanlarından 3-4 yıl sonra gelmiş ve buranın çok fazla değiştiğini, nelerin yenilenip nelerin eski kaldığını anlamaya çalışmasıyla başlıyor. Bir şeylerin değiştiğini ve bu şeylerin de büyük şeyler olduğunu düşünmesi ve bunun ne olduğunu kavrayamamasından dolayı hafızasını zorladıkça zorlar ve şakakları adeta zonklayana kadar bunu devam ettirir. Nihayetinde Sahaf Mendel’i hatırlar. Bu kadar geç hatırlamasının sebebi Mendel’in önemsiz biri olduğundan kaynaklı değil, hafızasının zayıf olmasından kaynaklıdır. Mendel’in aksine kötü bir hafızaya sahip olması da anlatıcının yakındığı bir şey değildir, çünkü kimi zaman insanların gülüşlerini, bu gülüşlerdeki eksik dişleri ve ağız kıvrımını bile hatırlayabilen biridir. Ama Mendel’i böyle geç hatırlaması onu biraz şaşırtır ve biraz da üzer.

Buradan sonra okuyucuya, yani bizlere Mendel’i betimler ve nasıl biri olduğunu anlattıktan sonra adamın şu an nerede olduğunu sormaya başlar fakat zorlanır çünkü kafe tamamen değişmiş ve yeni çalışanlar gelmiştir. Bundan dolayı gözüne buraya ilk girdiğinde tanık olduğu ve hala burada çalışmakta olan birini kestirmeye çalışır. Tam bu sırada karşısında temizlikçi, iyi yürekli bir kadın çıkıverir. Kadınsa kendisine Mendel’i soran birinin uzun süre sonra çıktığını görünce duygulanır ve Mendel’in eskiden durduğu köşeye, masanın yakınlarında bir yere oturarak anlatıcıya Mendel’in nerede olduğunu anlatır.

Burada anlatıcı bu konuşmadan sonra da kendi de bazı eksik detayları araştırarak tam haliyle Sahaf Mendel’e neler olduğunu anlatır. Mendel maalesef ölmüştür. Bu kafeden ayrılmasıyla gayet üzücü ve iç burkan bir olayla gerçekleşmiştir. Bu temizlikçi kadınsa bu dünyada Mendel için en çok üzülen bir insandır. Mendel’in başından geçen talihsiz olaysa kısa haliyle şöyledir: Kendisi bir kaçaktır ve yabancı uyruklu kimliği almayıp yaklaşık otuz yılını bu ülkede geçirmiştir ve kitap tedariği için ülkenin karşı ülkelerine kitaplarla ilgili tedarik mektupları yazıp bizzat imzalamıştır. Bu mektuplarda üst mevkilerdeki kişilerinin gözüne çarpmış ve Mendel’i toplama kampına göndertmiştir. Bundan ötürü Sahaf Mendel bir gün apar topar kendini tutuklu bulmuştur.

Neyse ki iyi ve mevki sahibi koleksiyoncular Mendel’e ulaşmak için mektuplar yollamışlar ve Mendel de tutuklu olduğu yerden şartlı olarak serbest bırakılmıştır. İki yılını ölümle yaşam arasındaki bu yerde geçirmiş olan adamcağız döndüğünde temizlikçi kadının içi gitmiş ve bu adamın neler çektiğini fark etmeye kalmadan eski Mendel olmadığını fark etmiş. Dolayısıyla Mendel’in eski ünü ve kafeye getirdiği önem gitgide azalmış. Halihazırda kafenin sahibi de değişince Mendel bir bahane sayesinde buradan atılmış ve bir başına kalmış. Zatürreeden öldüğü günse son kez bu kafeye uğramış ve çıkmak üzereyken kapı eşiğine düşüp bayılmış. Ambulans geldiğindeyse ölmüş.

Bu olayları anlatan iyi yürekli kadın Mendel’in son ilgilendiği kitabı anlatıcıya vermeyi teklif etse de anlatıcı böylesi bir adamı geç hatırladığı, oysa kitapların insanlar için andaç olduğunu dahi unutmasından dolayı reddederek kitabın kadında kalmasının daha anlamlı olacağını söyleyerek oradan ayrılmasıyla eser sonlanır.

Görülmeyen Koleksiyon

Bu hikâye, yine bir anlatıcının aktarımıyla gerçekleşir. Anlatıcı, arabasıyla yolculuk ederken biri arabaya atlar ve antikacı olduğunu söyler. Anlatıcı, antikacının yaşadığı olayları dinlerken okuyucu olarak bizler de antikacının anlattıklarını okuruz. Antikacı; eski antikacıların artık günümüzde azaldığını, koleksiyoncularınsa kaybolduğunu söyler. Kendisi de yıllardır antikacı olduğu için babasının ve dedesinin müşterilerle dolu olan notlarını araştırırken eski bir müşteriyi gözüne kestirmiştir. Berlinli Herwarth adındaki bu yaşlı müşteri 60 sene öncesine dayanan eski bir müşteriymiş ve zamanında siparişler vermiştir. 1914 yılından yani Birinci Dünya Savaşı’ndan bu yana mektup yazılmamıştır bu adam tarafından.

Bu antikacı yola koyularak bu yaşlı adamın evine gitmiştir. Herwarth’ın evinde onu karşılayan adamın karısı olmuş. Bu kadın Herwarth’la antikacının tanıştığı sıra göründüğü kişilikten bir anda uzaklaşarak korkmuş birine bürünmüş ve antikacı birden şaşırmış. Tanıştığı bu koleksiyoncu adamın birçok unvanının olduğunu fark eden antikacı aynı zamanda adamın kör olduğunu anlamıştır. Herwarth kendi koleksiyonunu gösterme fırsatını yakaladığı an karısı araya girmiş ve “yemek yesin beyefendi, sonra gelir,” şeklinde bir önermeyle koleksiyonu antikacıya göstermek istememiştir. Ardından antikacı, birkaç saatliğine evden çıkmış. Kadın, kocasının yanında açıklayamayacağı için antikacıdan bir iyilik istemek amacıyla kendi kızını yollamış. Kadının kızı bizim antikacıyla kısa ve net bir şekilde görüşmeye başlamış.

Bu kızın bizim antikacıya açıkladığına göre birinci dünya savaşından sonra aile büyük bir maddi sıkıntıya girmiş. Varını yoğunu satmak zorunda kalmışlar. Bir gün öylesine çaresiz kalmışlar ki kör babasının görmediği koleksiyon vitrinine bir kopyasını yerleştirerek bir parçayı alıp satmışlar. Her zorlandıklarında birer eser alarak zor günlerden kurtulmuşlar. Babaları da görmediği için elinde tuttuğu eserlerin kopya olduğunu bilmiyormuş ve hâlen de bilmemekteymiş. Bundan dolayı yaşlı adamın karısı ve kızı antikacıdan rol yapmasını istemiştir. Antikacı öğrendiği bu bilgilerden sonra eve tekrar gelmiş ve yaşlı adamla sahte eserleri incelemiş. Onların gerçek olduğuna bu kadar emin olan adamın karşısında bu yalana ortak olmak antikacının zoruna gitse de o gün “Karanlık ve sevinçten uzak bir dönemde insanlarımızın çoktandır unuttuğu sanat aşkını ve sanat coşkunluğunu bir kez daha canlı canlı hissetme imkânına erişmiştim,” diyeceği bir anı olarak zihninde kalmış. Ardından arabadan inerek uzaklaşarak eser burada biter.

Unutulmayacak Bir İnsan

Anlatıcı, Anton adında bir insanın sürekli insanlara yardım ettiğine şahit olur. Yaşadığı bu yerde hiçbir karşılık almadan insanların yardımına koşan ve onlardan para dahi almayan bu Anton, anlatıcının söyleyişiyle tamamen iyilik meleğidir. Kimin başı dertte ise Anton’a ihtiyacı olduğunu bir başkasına söyler ve o da bir anda belirir. Anlatıcı, evindeki bir iş için Anton’a ihtiyacı olduğunu hizmetçisine söyler. Hizmetçi de diğer kişilere anlatır ve Anton ertesi gün eve gelir. Kendisine yardım eden Anton’a anlatıcı para vermek ister ama Anton bu teklifi reddeder bunun yerine paltosu varsa onu alabileceğini söyler. Paltoyu alan Anton oradan uzaklaşır.

Sahaf Mendel İnceleme

Sadece kitaplardan oluşan dünyasında kendi halinde yaşayan ve güçlü bir hafızaya sahip Jakob Mendel’in dünyasını tanıdığımız bu hikâyede, hayatı kitaplar içinde geçen bir adamın kitapla bütünleşmiş ilişkisini okuruz. Zweig, bu eserinde anlatıcıyla birlikte kendi fikirlerini anlatmıştır. Kitap arayanlar ve bulamayan koleksiyoncu ve antikacılar için Sahaf Mendel bir kurtarıcıdır. O, kaybolmuş ve endişeden üzülenlerin imdadına yetişmektedir. Yaşadığı talihsiz olaylar onu yaşamından almış olsa da Zweig’ın burada özellikle değinmek istediği hatırlanmak ve arkada bıraktığı güzelliklerle anılmaktır.

Görülmeyen Koleksiyon İnceleme

Savaşın ve beraberinde getirdiği yoksulluğu son derece dokunaklı ve etkili bir şekilde okuyucunun önüne seren Zweig, bu eserinde insanlığın Birinci Dünya Savaşı ile başlayan olumsuz dönüşümüne ışık tutarken unutulan ve önemsiz görülen değerleri hatırlatıyor. Zweig burada, tutkunluğun ileri düzeyinde olan insanların sadece yoğunlaştıkları şeylerden dolayı çevrelerine ve olaylara karşı körleşip sağır olduklarını anlatır. Böyle insanlar, çevresindeki mutsuz ve endişeyle ne yapacağını bilemeyen insanları görmezden gelir ve sonrasında görmemeye başlar.
(Zweig koleksiyon tutkusu olan insanların sadece sanata yoğunlaştıkları için çevrelerine ve gerçeğe karşı körleştiklerini, mutsuzluklardan ve endişelerden uzak olduklarını yaşlı gazi örneğinde gösterir: kendime not)

Unutulmayacak Bir İnsan İnceleme

Parayı bir değer olarak görmeyen, yalnızca iyiliği bir değer olarak gören ve düşmanı olmayan Anton’u anlatan bu ütopik öyküsünde Zweig, iyiliğin erdemine değinir. Bununla birlikte öykü içerisinde herkesin yardımlaştığı, mahkemelerin ve polisin olmadığı hayali bir dünya çizer.

3 hikâyede de ortak olarak görebileceğimiz değerlerin birleştiği nokta yaşam ve tutkulardır. Mendel için yaşam kitap tutkusu, kör adam için yaşam koleksiyon tutkusu ve Anton için yaşam iyilik tutkusu. Bu ortak duygunun arka planı olarak tutkuya bağlanan insanların çevresine karşı gerçekleri göremediklerinin altını çizerken; sanatın ve bu bağlamda coşkunun insanları körleştirdiği bir tutkuya ışık tutar Zweig.

Stefan Zweig’ın 1929 yılında kaleme aldığı ve yayınlandığı bu eser, gününü döneminin ünlü kafelerinden birinde ticaret yaparak geçiren farklı kişiliğe sahip ama parlak bir kitap satıcısı Jakob Mendel’in trajik hikayesini anlatıyor. İş bankası kültür yayınları’nın modern klasikler içerisinde 171. Kitabı olan Sahaf mendel haricinde iki hikâye daha var. Bu hikâyeleri çeviren Gülperi Sert, üç hikâyenin de ortak noktalar bulunmasından kaynaklı olarak bir araya getirdiğini kitabın girişinde açıklıyor.

0:00 Giriş
1:29 Sahaf Mendel Özet
5:09 Görülmeyen Koleksiyon Özet
7:27 Unutulmayacak Bir İnsan Özet
8:05 Sahaf Mendel İnceleme
8:42 Görülmeyen Koleksiyon İnceleme
9:20
Kitap İncelemesi ve Sonuç

Diğer Stefan Zweig inceleme ve özetleri:

Stefan Zweig – Mecburiyet İnceleme:    • Stefan Zweig – Mecburiyet
Stefan Zweig – Kızıl İnceleme:    • Stefan Zweig – Kızıl
Stefan Zweig – Bir Zanaatla Beklenmedik Karşılaşma:    • Stefan Zweig – Bir Zanaatla Beklenmedik Karşılaşma
Stefan Zweig – Satranç İnceleme:    • Stefan Zweig – Satranç
Stefan Zweig – Clarissa İnceleme:    • Stefan Zweig – Clarisa

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir