İçeriğe geç

Nightcrawler Film İncelemesi ve Özeti | Gece Vurgunu (2014)

Jake Gyllenhaal’un müthiş performansına Donnie Darko, Prisoners, Enemy gibi sarsıcı filmlerden alışığız. 2014 yapımı Nightcrawler filmi de bu alışkanlığımıza başka bir seviye katarak Gyllenhaal’un harika filmlerinden biri olarak karşımıza çıkıyor. IMDb puanı 7,8 olan Gece Vurgunu, 2 saatlik uzunluğa sahip Dan Gilroy’un suç-drama filmi. Jake Gyllenhaal’un yanı sıra Rene Russo ve Riz Ahmed de oyuncu kadrosunda.

Karakterimiz hırsızın önde gideni. Gözüne kestirdiği takıyı almak için her şeyi yapabilecek bir zekaya ve kurnazlığa sahip. Filmin başında misal, polisin birini kafakola alıp güzelce saatini cepler. Ardından iş bulma umuduyla birkaç yer gezerken bir trafik kazasına denk gelip aracını sağa çeker. Akabinde gelişen olaylar ve olay yerine gelen polis aracı, ambulans derken Bloom’un dikkatini çeken kameraman ve muhabirler olur.

Bloom, hırsızlık yapıyor ve güzel bir bisikleti kârlı bir takasla satıyor. Karşılığında aldığı parayla görüntüler çekmek amacıyla bir kamera ve polis telsiz radyosu alıyor. Amatörlüğünden ötürü ilk başta deneyimli kameramanları izliyor. Ardından da telsizlerden gelen sinyallerle yankı uyandıracak olayların peşinden arabasıyla son hızla gidip, görüntüler almaya başlıyor. Ama bu adamın tilki gibi çalışan kafası, diğer kameramanların risk alıp yapmadığı birçok hileye yatkın. Çektiği görüntüleri bir haber ajansına satan Bloom, bu ajansın peşini bırakmıyor ve hem görüntüleri kaydediyor hem de paranın içine dalıyor.

İşini kolaylaştırması için bir çırak alan Bloom, adeta kendi işinin patronu oluyor. Rick adındaki bu herif beş parasızın teki. Ama Lou bu adama ufak ufak işi öğretiyor. Kimi zaman işine mani olsa da bu adamı yön gösterici olarak tutuyor ve olay yerine polis ekibinden önce gitmeyi amaçlıyor. Yine bu şekilde bir olay çıkıyor ve Bloom, kafasını kullanarak ve tabii biraz da yasa çiğneyerek istediği görüntüleri alıyor. Suç mahalline izinsiz girerek istediği görüntüleri alıp üzerine oynamalar yapınca haber şirketine bu videoları satıyor.

Aldığı yüksek meblağlardaki paralarla kendine hızı yüksek bir araba alan Bloom, olay çıktığı vakit neredeyse herkesten önce giden olmak için varını yoğunu ortaya koyuyor. Bir trafik kazası çıktığında olaya yakın yerde olduğundan ötürü hızlıca gidip ambulans ekipleri dahi gelmeden önce bütün görüntü açılarını güzelce bulup kayda başlıyor. Tabii ki bu fırsatın dibini görmek isteyen Bloom, kazazedeyi sürükleyerek görüntü açısı için düzgün bir yere yerleştiriyor. Aldığı müthiş görüntüleri satarak yeniden paraya para demiyor.

Bu sıralarda canını sıkan rakibi Joe, Louis’teki kurnazlığı keşfetmiş olacak ki kendisine iş teklifi yapıyor. Ne var ki Louis beyimiz tek başına çalışmayı seven biri. Rick’i kullanan Louis’in bir ekip olarak çalıştığını düşünmeyi bırakalım. Çünkü Rick, çoğu zaman Louis’e zaman kaybı yaşatıyor. Her neyse, yine bir olaya giderlerken Rick yanlış yol tarifi yapıyor ve Joe’ysa Bloom’dan önce gelerek müthiş görüntüler alıyor. Bu olay bizim Louis’i feci sinirlendiriyor. Özellikle de televizyonda sabah haberleri sırasında kendi görüntüsü değil de Joe’nin görüntüsünü görünce Louis hırsına yenik düşüyor. Bir plan yarak Joe’nun araba kazasına sebebiyet veriyor. Bu şekilde hem olay yerine ilk giden stringer oluyor hem de rakibinin gözlerine bakarak onun görüntüsünü almış oluyor.

Görüntüleri çektikten sonra başka bir olaya aşırı yakın olan Louis hemen oraya gidiyor. Henüz olay tazeyken silah sesleri yükseliyor ve saldırganların burada olduğunu anlıyor. Ne mi yapıyor? Gizlice hem malikaneyi hem de saldırganların bütün görüntülerini kayda alıyor. İstediği bütün görüntüleri alan Louis, katillerin öldürdüğü 3 kişinin görüntüleri alarak haber ajansının yolunu tutuyor. Amaaaa bu katillerin görüntülerini keserek teslim ediyor videoyu. Çünkü kurnaz Louis, bu katilleri daha sonrasında bir plan yaparak müthiş bir haberle yakalatamayı aklından geçiriyordur.

Haber ajansı taptaze olan bu haberi yayınlatıyor ve dedektifler Louis’in evini ertesi gün kontrol amacıyla ziyarete geliyorlar. Bütün kanıtlarını titizlikle saklayan Louis, sorulara gayet makul yanıtlar vererek suçunu dindiriyor. Dedektifler gider gitmez cinayet zanlıların yerini ve kimliklerini araştıran Louis Rick ile birlikte onları mercek altına alıyor. Bu sıralarda Rick’in sesi yükseliyor ve Louis’in planına mani olmaya çalışıyor. Ama Bloom, durumu kontrol altına zam yapacağını söylüyor ve Rick’i susturuyor. Saldırganların yerini tespit eden Louis, düzgün bir yere geçmelerini bekliyor. Böylece polis ekibini aradıklarında büyük bir arbede çıkacak ve bu sayede istedikleri görüntüleri güzel bir alanda yakalamış olacaklar.

Kurduğu plan tıkır tıkır işliyor ve bir restorana gelen suçluların yerini polislere söyleyen Louis, Rick ile birlikte kameralarına davranıyorlar ve çıkan olaydaki görüntülerin hepsini almış oluyorlar. Fakat bunlar bile Louis’e yetmiyor, polisle katil arasındaki kovalamacaya katılıyor ve videoya aldıkça alıyor. Trafik kazası çıkınca ölen polise karşın katilin ölmediğini anlayan Louis Rick’i çağırıyor. Bu şekilde Rick’e gelen mermiler adamın ölmesine sebep oluyor ve Louis, kendi planını uygulamış üstüne ağzı laf yapan bu heriften kurtulmuş oluyor. Nihayetinde saldırgan polisler tarafından vuruluyor ve orada ölüyor. Bütün bunları kameraya alan Louis dedektiflerin gözünden kaçmıyor ve soruşturmaya alınıyor. Neyse ki Rick’in olmadığından ötürü kendince yaşanan olayları anlatıyor ve yalan bilgi vererek işin içinden sıyrılıyor. Hem haber şirketinin bir numaraları kaynağı oluyor hem de kendi şirketini kurarak stringer olarak başladığı işin zirvesine ulaşmış oluyor.

Nightcrawler, işlediği kusursuz senaryo ve tiplemeyle Lou Bloom karakterinin her açıdan görüntüsünü aktarmakta geri kalmıyor. Takıntılı bir sosyopat adamın çıkarları uğruna her şeyi itebilecek bir seviyede olmasıyla birlikte şaşılacak derecede zeka ve düşünce akışına sahip olması korkunç derecede harika bir şey. Bununla birlikte Bloom karakteri Jake Gyllenhaal’ın başarılı oyunculuğuyla özdeşleşmiş ve izleyene kendini geçirebilmiş. Aynı şekilde diğer karakterlerle olan diyaloglarındaki kusursuza yakın ikna ediciliği yürüdüğü yoldaki çakıl taşı temizlemesinde hayli bir avantaj sağladı.

Bu tarz salt bir karakterin yaşadığı olayları yansıtan filmler izleyenlerin film dünyasında taht kuran yapımlar oluyor. Misal Scorsese’in Taxi Driver filmi en akla gelen başarılı filmlerden biri. Denis Villeneuve’ün Enemy filmi de bu tür filmlerden biri olarak karşımıza çıkıyor.

Jake Gyllenhaal’un filmografisine baktığımızda genelde başrol olarak görev yaptığını ve bu rollerde tek başına işini taşıdığını görüyoruz. Nocturnal Animals, Enemy, Donnie Darko gibi gibi. Bu senenin Eylül ayında vizyona girecek olan The Guilty filminde de yine kendisi başrolde.

Bu filmde dikkatimi çeken Bloom karakterinin enteresan takıntıları ve mimikleri. Vikings’teki Ragnar Lordbrog’a hayat veren Travis Fimmel’in ilginç mimikleri, tepkileri ya da Leon filmindeki Leon’un karaktere has takıntıları gibi burada da Bloom’a ait sivri gülüşler ve mistik bakışlar mevcut. Sahnelerin gizemini koruyan ve ufaktan gerilim veren yöntemlerle yansıtılmış olması yaşanacak olaylara çok güzel ev sahipliği yapabiliyor. Bloom’un evi sabahın en erken saatlerindeyken ne kadar da ürkütücü görünüyorsa, bu ekran karşısında pür dikkat kendi haberi için dakika sayan adam da o kadar tiksinç ve cana yakın duruyor.

 

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir