İçeriğe geç

Locke Film İncelemesi ve Özeti | Locke (2013)

Sinemada bazı oyuncular vardır, gördüğümüz an sahnenin hiçbir şekilde kötü olamayacağına inanırız. Repliğini izlediğimizde her sözü çabucak anlar ve etkileniriz. Tom Hardy de benim için o oyunculardan biridir. Bunu sadece birazdan anlatacağım film için değil rol aldığı dizi ve filmleri baz alarak söylüyorum. Girdiği her rolü yaşayan ve canlılığını aktarabilen başarılı bir aktör kendisi. Rol aldığı bu filmde, kendisini bir buçuk saat boyunca yalnızca bir arabanın içerisinde izliyoruz. İlk başta “tamamı arabada geçiyor nasıl sıkıcı olamaz,” diyebilirsiniz ama size önerim filme, bu ön yargıyla yaklaşmamanız gereği. Evet belki sizler benim kadar Tom Hardy’yi sevmiyor ya da beğenmiyor olabilirsiniz, gayet normal. Gelgelelim bu, gerek Tom Hardy’ye gerekse tek mekânda geçen filmlere olan ön yargınızı kırmanız için bir fırsat olabilir.

15 yıllık evliliğini ve 10 yıllık iş hayatını tehlikeye sokacak bir olay başına geliyor Ivan Locke’un ve o, geçmişte başına gelen bu olayın başkasının başına gelmemesi için uğraş gösteriyor ve risk alıyor. Hem evliliğini hem de işini kaybetme riski bu.

Bu riskse bundan 7 ay önce tanıştığı bir kadınla iki şarap içip sarhoş olduğu ve tek gecelik bir ilişki yaşayıp baba olduğunu öğrenmesiyle gerçekleşiyor. Öğrendiği akşam iki oğlu ve karısıyla birlikte izleyeceği heyecan dolu bir maç var ve aynı zamanda ertesi sabah 55 katlı bir binanın büyük çaplı beton dökümü var. Evine gitmek için kararlı olsa da kendine ait bir çocuğun babasız kalmasını istemediği için ayrılacağını bilerek bu durumu karısına telefondan açıklıyor. Ertesi sabah işe gelemeyeceğini ve açılışta bulunamayacağını işinden atılacağını bilerek patronuna söylüyor. Hattın öteki ucunda kendisine ait çocuğunu doğurmak üzere olan ve korkudan ne yapacağını bilemeyen Bethan’ı sakinleştirmeye çalışıyor. Bunun nedeniyse babasının onu küçük yaşta terk etmesi ve duygusal anlamda hem boşluk hem de acı çekmesinden kaynaklı.

Hem karısını ve çocuklarını idare etmeye çalışıyor hem iş yerindeki yokluğunda onun işini halledebilecek Donal’a talimatlar veriyor hem de ameliyata girmek üzere olan Bethan’ı sakinleştirmeye çalışıyor. Bunların hepsi tam bir saat yirmi dakikada yani otuz altı arama içerisinde gerçekleşiyor Ivan.

Ivan’ın filmin başında ani bir kararla Bethan’ı tercih ettiğini görmekteyiz. İşe gidemeyeceğini açıklayınca patronu onu istemeyerek de olsa kovmak zorunda kalıyor ve Ivan, dokuz yıllık iş hayatı boyunca ilk defa böyle bir çıkmaza giriyor. Karısının değimiyle binaları ondan çok seviyor ve bundan dolayı iş hayatında başarılı bir ustabaşı olarak biliniyor. Bundan ötürü de telefon başından Donal’a işle ilgili yönlendirmeler yapıyor ve işini -her ne kadar kovulmuş dahi olsa- önemsiyor. Ama onun için önemli olan Bethan ve doğacak olan çocuğu. Babasının ona yaşattığı travmayı kendisi doğacak olan çocuğuna yaşatmak istemiyor. Dolayısıyla on beş yıllık evliliğini bir şekilde toparlayabileceğine fakat bozulan psikoloji ve travmayı düzeltemeyeceğine inanıyor.

Film sonuyla birlikte, her kötü gidişatın iyi bir varış noktası olacağını bize yeni doğan bebeğin sesleriyle açıklıyor. Ivan da hem işinin düzgün gitmesini sağlıyor hem de yeni doğacak çocuğun babasız kalmasını engelliyor. Bu son aslında Ivan için yeni bir başlangıç oluyor.

Çekimlerinin altı geceden fazla sürmüş olduğu Locke, iki milyonluk bir bütçeyle 5 milyon dolarlık bir hasılat elde etmiş bir film olarak IMDb’de yedi puan almış. Tabii ki puanın göre yargılamak gereksiz ve anlamsız. Çünkü bu film ile En İyi Erkek Oyuncu Ödülü’nü kazanmış Tom Hardy için bu performansı bütün bir filmi -kötü olmasa bile- kurtarabiliyor.

Tek mekânda geçen filmlerin en önemli noktası oyunculuk ve sürükleyiciliğidir kanımca. Çünkü biz izleyiciler için tekdüze geçen ve akıcılık konusunda sıkıntıları olan filmleri izlemeyi pek sevemeyiz. Gitgide bu sıkıcılık daha çok sabrımızla alakalı bir durum hâline gelir. Bundan ötürü tek mekân ve tek bir oyuncu söz konusu olduğunda gözler oyuncunun performansına bakar. Bunun örneğini ben ilk olarak Ryan Reynolds’un tek başına oynadığı Buried filminde görmüştüm. Tek mekân ve tek oyuncu konusunda oldukça başarılı ve gerilim dolu bir filmdi. Söz konusu tek mekân oluncaysa 12 Angry Men gibi bir kült filme değinmeden geçemem. O da tıpkı Locke filmi gibi bir buçuk saatlik bir uzunluğa sahip ve tek bir odada geçiyor.

Ivan Locke karakterinin kararlılığı ve kriz yönetimi konusundaki başarısı onu kötü sonuçlara rağmen iyi bir başlangıca yönlendiriyor. Dolayısıyla Ivan için kötü olaylar yaşansa da bunları telafi edebilecek kararlılığı mevcut. Onun için geçmişi ve Locke soyu kötü bir leke olarak kalmasına izin vermek büyük bir hata olurdu. Bundan dolayı babasının gösteremediği merhameti kendi doğacak olan çocuğuna göstererek soyunu ve adını temizlemiş oldu.

Sesini duyduğumuz ve Ivan’ın çocuklarından Eddie’yı Tom Holland, Bethan’ı Olivia Colman ve Donal’ı seslendirense Andrew Scott’mış. Bu oyuncuları her ne kadar görememiş olsak da filmde yer aldıklarını bilmek de fayda var.

Tom Hardy gibi usta bir oyuncuyu saatlerce izleyebilmek çok güzel. İzlememiş olanlar için güzel bir öneri ve başarılı bir yapım Locke için çok fazla analiz yapılabilir fakat 2 saat öncesinde bir evliliğini ve iş hayatını kaybetmiş bir adam için çok da sözü uzatmaya gerek yok. Şimdiden keyifli seyirler.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir