İçeriğe geç

I Am Sam Film Özeti ve Yorumu | Benim Adım Sam (2001)

2001 yapımı oldukça dramatik bir film olan I Am Sam filminin incelemesi ve özetiyle karşınızdayım. Bu filmi böylesi bir oyuncu kadrosuyla izlemenin verdiği harika duygularla ele almak beni oldukça mutlu ediyor. Çünkü dramatik filmlerde olduğu gibi, izleyicileri duygu yoğunluğu bakımından oldukça iyi etkilemesini beklememiz gerekir. Bu film bunun hakkını bu türde daha öncesinde de gayet başarılı rol almış olan ve girdiği her role kolaylıkla hayat veren ünlü oyuncu Sean Penn ile veriyor. Gerek kurgusu gerek işlenişiyle bu film, izledikten sonra olmazsa olmazlarınız arasına girmeyi başaracak.

Amerikalı Jessie Nelson’ın yönetmen koltuğunda oturduğu Benim Adım Sam filmi 2 saat 12 dakika boyunca yoğun duygular vermesi bakımından özel bir filmdir. Başrolünde Sam adındaki zihinsel bir engelli adamın baba olması sonrasında yaşadığı duygusal ağırlıklı olayları konu edinen filmde bizi etkileyense bu adamın kendi kızıyla aynı zihin yaşına sahip olmasıdır. Küçük kızı Lucy yedi yaşındadır. Annesi, babasıyla yaşadığı tek gecelik ilişkiden sonra pişmanlık duymuş ve babasıyla kendisini bir başına bırakarak ayrılmıştır. Bundan dolayı küçük Lucy’nin tek ama tek dostu babasıdır. Dolayısıyla babasıyla çok iyi anlaşan Lucy’nin kendisini beklediği gerçekse bir süre sonra babasının ona değil onun babasına bakacak olmasıdır.

Henüz çocuk yaşlarında olan Lucy için önemli bir başka durumsa aile koruma kurumunun yanında kalmak değil babasının kucağında oturup kitap okumak ve oyunlar oynamak isteyişidir. Annesinin bu küçük kızı bir başına bırakmasından yola çıkarak onun katı bir kadın olduğunu anlayabiliriz. Bunun nedeni de Sam’in engelli oluşundan ötürü kızına rahat bir babalık yapamayacağın düşünmesidir. Sam de kızından mahrum kalmak istemediği için saf duygularıyla hareket ediyor oluşundan ötürü kızından uzaklaşmaya çok yakındır. Çünkü kızı gitgide büyüyor ve artık her şeyi anlıyordur. Hâl böyle olunca babasının diğer babalar gibi olmadığını az çok anlamaya başlar. Sam de bunlardan ötürü ne yapacağını bilememektedir. Neyse ki iyi insanların kendisine yardım eli uzatması sonucunda bazı şeyleri düzeltebilecek fırsat bulabilmiştir ve bakalım bu fırsatları nasıl değerlendirebilecektir.

I Am Sam Film Özeti

I am Sam filmi, bir terk ediliş ve mecburiyetle başlıyor. Starbucks’ta çalışan Sam, burada ufak işler yapan biridir. Kendisine telefon geliyor. Koşarak hastaneye yetişen Sam’in zihinsel problemleri olduğunu henüz filmin ilk dakikalarında kolayca fark ediyoruz. Bir yetişkine sahip olmayacak, çocuklara özgü olan sevinç ve heyecan karışımı duygularla garip hareketler yapan Sam doğumhaneye geliyor. Kızını kucağına aldığında bir eserden etkilendiği “Göklerdeki Lucy”den ilham alarak kızına Lucy adını koyuyor. Kızının annesiyle birlikte hastaneden çıkıyor Sam.

Becca Sam’e otobüsü beklet diyerek onu oyalayıp gözden kayboluyor. Sam de bu terk edilişi anlayamayacak bir halde kucağında Lucy ile birlikte bir başına kalıyor. Neyse ki Sam’in şanslı olduğu bir konu vardır o da karşı komşusu Annie. Bu kadın Lucy’ye bakımında Sam’e oldukça yardımcı oluyor ve küçük kıza adeta annesiymiş gibi davranıyor. Sam’in daha öncesinde hiç bilgisi olmadığı bebek bakma konusunda ona önemli bilgiler verir fakat bu bilgileri doğrudan söylemez. Dolaylı yollardan anlatır. Misal, Sam televizyonu sık izlediği için Annie ona bazı programların başlayışında Lucy’ye süt vermesi gerektiğini, bazı programların bitişinde de uyuması gerektiğini anlatır. Bu şekilde Sam’e önemli bilgileri verdikten sonra ona yardımcı olmaya devam eder.

Filmin girişinde de gösterildiği gibi Sam Starbucks’ta çalışmaktadır. Lucy de çalışırken kucağında taşıyordur. Bu durum ona zor geldiği için Lucy’yi Annie’ye verir. Çünkü küçük kız gitgide büyüyor ve gelişiyordur. Okula başladığında Lucy’nin hayal gücüne yetişen Sam, diğer ebeveynlerinin aksine Lucy’ye sonsuz bir sevgi ve saf şefkatle yaklaşıyordur. Bundan dolayı da Lucy kendini mutlu ve bir o kadar da özgüvenli hissediyordur. Gelgelelim sınıf arkadaşının babasına saf demesi küçük kızı içten içe üzmeye başlamıştır. Ama Lucy bunlarla sürekli karşılaşacağını az çok tahmin edebildiği için bunları göz ardı edip kendisini saf sevgiyle büyüten babasının duygularını önde tutuyor ve onu  çok seviyordur.

Bir kafede oturup bulmaca çözen Sam’in yanına Lily adındaki bir fahişe gelir ve onunla konuşmaya başlar. Bu esnada da polis memuru bu ikisini yakalar. Yaptığı suçun farkında bile olmayan hatta karşısındakinin bir hayat kadını olduğunu bile bilmeyen Sam ifadesi alınmak üzere karakola götürülür. Buradaki memurlar onu salın gitsin diye fikir verirken başka bir memursa Çocuk ve Aile Kurumu’nu arar. Kızını yetiştiremeyecek derecede zekâ geriliğinden dolayı Lucy’yi Sam’den ayırmak isteyeceklerdir. Çünkü asıl sorun Sam’in zekâ seviyesi yedi yaşındaki bir çocuğun zekâsıyla aynı ölçüdedir. İşin kötü tarafı Lucy 8 yaşına geldiğinde ne olacağıdır.

Lucy 8 yaşına bastığında Sam ona özel bir doğum günü hazırlamak ister. Herkes yerini aldığında Lucy kapıdan girer ve bu esnada Çocuk ve Aile Kurumu’ndan görevli bir kadın Sam’in yanına gelir. Lucy’nin sınıf arkadaşı ona “o senin baban bile değil, evlat edinilmiş,” demesi üzerine orayı terk eden küçük kızı izleyen bu kadın Sam’in tutuklanmasına karar verir. Sam’in bu hareketleri ve aşırı yoğun tepkilerinden ötürü hem kendi kızını hem de diğer çocukları tehlikeye soktuğundan ötürü kızının ondan alıkoyulması kararlaştırılır ve duruşmada sonuçlanır. Sam’se olayları hâlen anlamış değildir ve aklı hâlâ ona hazırladığı özel doğum günü partisindedir. Haftada iki gün ikişer saat görebilecektir yalnızca. Bunda dolayı kahrolan Sam’e arkadaşları iyi bir avukat tutması gerektiğini söylerler. Sam de bir avukat bulmak için kolları sıvar.

Rita Harrison Williams adındaki bir avukatın dairesine giden Sam, kadının birtakım sorunları olduğunu fark eder. Willy adındaki bir çocuğu olan Rita’nın oğluyla arasında ciddi sıkıntılar vardır. Bunları gören Sam, Rita’ya “oğlunuz sizden alınsa çok hızlı konuşan ve dört isimli bir avukat tutar mıydınız?” diyerek kadının hassas noktasına dokunur. Bir yolunu bulup Sami’ savuşturur. Fakat pes etmez ve bir gece eğlence sırasında Rita’nın yanına gelir Sam. Kadın da Sam’i uzaklaştırmak isterken etrafındakilere yalan söyleyerek “bir hayır işi yapıyorum,” der. Ama sekreteri Patricia’nın gülüşünü ve fısıldayışını duyunca “ne yani, hayır işi yapamaz mıyım,” diyerek Sam’in hayır işi olarak onun avukatı olma teklifini kabul eder.

Kızıyla görüşme günü geldiğinde Sam ona kocaman bir pasta satın alır. Otobüsü kaçırdığı için gecikir ve memur kadın Lucy’yi götürmek ister. Lucy’de babasının geleceğinden emindir ve haklı çıkar. Sam, heyecandan elindeki pastayı yere düşürür ama gözetim altında kızıyla konuşmaya başlar. Lucy’nin büyüdüğünü ve birçok şeyi görebildiğini fark ederiz. Görünmez camın arkasında kendisini izleyip notlar veren kurum üyelerine sitem dolu sözler söyler ve görüşme orada sonlanır.

Görüşme sonunda Sam Rita’nın ofisine gider ve orada konuşmaya başlarlar. Etrafındaki gözleri üzerinde hisseden Rita kapının önünde Sam’in avukatı olabileceğini söyler. Sam de çılgınlar gibi sevinir ve kadından yardım alır. Kadın Sam’in aynı gün aynı saatte mahkeme kararıyla psikiyatriste gitmesi gerektiğini söyler.Rita, Sam’i daha yakından anlamak için o ve onun arkadaşlarından bilgiler almaya başlar. Bu süre zarfında Rita’nın işi ciddi anlamda zorludur çünkü Sam’in arkadaşları da tıpkı Sam gibi bazı zihinsel sorunlara sahiptir. İş böyle olunca Rita’nın doğru düşünebilmesi için karşısında kendisi gibi normal bir insanın varlığı ve Sam’i anlatabilmesi gerekiyordur.

Rita Sam’in çalıştığı Starbucks’a gelerek Sam’e gerçekten tanıklık edebilecek birini sormak ister. Bu süre zarfında Rita Sam’i duruşmaya hazırlamak için elinden geldiğini yapar. Ona sorular sorulduğunda nasıl cevaplar vermesi gerektiğini öğretir ve Sam’i hazırlar.

Lucy ile görüşmeye gittiğinde oldukça keyif alan küçük kız babasını kandırır. Gece babasıyla birlikte bulunduğu yerden kaçarak babasının yanında kalır. Gecenin bir yarısı ikisi bulunduğunda Lucy Rita’ya sarılarak her şey benim planımdı der ve babasından ayrılmak istemediğini kadına gösterir.

Bu olaydan sonra özel olarak sorguya çekilir Lucy. Bu soruguyu Sam ayrı bir odanın ekranından eş zamanlı olarak izlemektedir. Lucy’ye yöneltilen sorularsa onu babasının kaçırıp kaçırmadığıdır. Çünkü babası kaçırmışsa duruşma Sam’in aleyhine dönüşecektir. Ne var ki Lucy, geçen geceyi yalanlarla kapatmaya çalışır. Sam de ekrandaki Lucy’ye doğruları söylemesi için yalvarır fakat Lucy babasını tehlikeye atmak istemediği için yalanlarına devam etmek zorunda kalır.

O günün gecesi aşırı yorulmuş ve üzülmüş bir halde kalan Sam’i penceresinden izleyen Annie’dir. Sam’in yaşadığı bu ağır duygu yükünden onu kurtarmak ister. Bir sonraki duruşma gününe ifade vermek üzere katılır Annie. Rita, ona bazı sorular sorar ve Annie çok içten konuşarak Sam’i ne kadar sevdiğini ve onun kızından ayrılmak istemediğini açıklar.

Ertesi gün gerçekleşecek büyük duruşma günü için Sam’i evinde ağırlayan Rita, ona gelen sorular karşısında nasıl cevaplar vermesi gerektiğini öğretmeye çalışır. Sam’in hareketlerini kısıtlayıp soruların cevabını ezberlettikten sonra ona bir takım elbise verir. Ertesi gün Sam, Starbucks’ta terfi almıştır ve artık sipariş hazırlayabiliyordur. Duruşma vaktinin yaklaştığı sırada geç kaldığını fark eden Sam, üstü başı batmış hâlde mahkeme salonuna giriş yapar.

Sam Rita’nın hazırlıklarına iyi karşılıklar verir ve soruları düzgünce yanıtlar. Fakat kendisine farklı bir biçimde gelen iğneliyici sorulara karşılık “birini iyi ebeveyn yapan nedir,” diyerek sorar. Ne varki Sam, bu davayı kaybeder ve Lucy bir aileye verilir. Çok kötü bir buhrana düşer Sam’in yanınaysa boşanmak üzere olan Rita gelir. Onunla bir bağ kurar ve Lucy’yi yanlarına almak için plan yaparlar.

Sam’in evine taşınır Rita ve Lucy’nin manevi annesi olmaya karar verir. Sam de bu şekilde Rita’nın oğlu Will ile anlaşabildiği ve saf bir sevgiyle çocuklara yaklaştığı için Rita’yla araları gayet iyi ve olumlu bir çizgide ilerler. Film bu şekilde mutlu bir sonla birlikte yoğun duyguyla kapanışını bir oyunda yapar.

I Am Sam Film Yorumu

Bu filmi iki defa izleme şansı buldum. Her izleyişimde de beni derinden etkiledi. Filmin böylesi bir etkiye sahip olmasının nedeni de Sam karakterine hayat veren Sean Penn’in harika oyunculuğundan ötürü. Duygulandıkça duygulanıyor ve onun yerine koyuyoruz kendimizi. Özellikle “birini iyi ebeveyn yapan nedir” sorusunu sorduğu şu sahnelerde gözlerim dolu bir şekilde izlediğimi anımsıyorum.

Lucy’nin gelişimine etki eden en büyük etkinin gerçekten sevgi olduğunu biz izleyiciler olarak anlamaktayız. İş mahkeme boyutuna taşınca Sam elinde yetersiz bir güçle kızına sahip çıkmak istiyor. Kendisi saf sevgiyle birlikte büyüttüğü kızını kollarından ayrılınca oldukça üzülüyor ve çöküyor. İşte Sam’in şanslı olduğu konu bir anne olan Avukat Rita’nın kendisine yardım ediyor oluşu. Bundan dolayı onunla duygusal bir bağ kurarak kızını kurtarmak için çok çaba sarf ediyor. Yoksun olduğu ve doğuştan elverişli olmayan düşünce yapısına yardım eli uzatılınca kendini ortaya koymaya başlıyor.

Rita’nın ve Sam’in arkadaşlarının haricinde Sam’e en çok katkısı olan kuşkusuz Annie. Bir anne şefkatiyle Sam’e yaklaşıyor ve bu şefkati küçük kızına da gösteriyor kadın. Piyano çalmayı bildiği için Lucy’ye öğretiyor ve ona çalıyor. Aynı zamanda bir çocuk nasıl büyütülür sorusunun cevabını da Sam’e harika bir şekilde gösteriyor. Her ne kadar zihin yaşı yetersiz gelse de Sam bütün bu yüklerin altından bir başına kalkabiliyor. Tabii ki azıcık yardım elinin ona çok fayda sağladığını rahatlıkla görebiliyoruz.

Rita Sam’i tanıdıktan sonra saf sevginin ne kadar güçlü bir duygu olduğunu görüyor. Bu sevgiyle birlikte bir kız çocuğunu nasıl sevdiğine şahit oluyor ve mahkemede sorduğu “iyi bir ebeveyn yapan nedir,” sorusunu belki de kendisine soruyor. Çünkü Rita her ne kadar iyi bir anne olmak istese de çocuğunu anlayacak kadar zamanı belki de ilgisi yok. İşte bundan dolayı Sam’in kızına nasıl yaklaştığını yakından izliyor ve ona hak veriyor. İlk başta onun avukatı olmak ona gülünç gelse de şans bir şekilde Sam’in yanında oluyor ve Rita Sam’in avukatı olarak hayatını değiştirme fırsatını, bir dönüm noktasını bu duygulu müvekkiliyle birlikte bulmuş oluyor.

Lucy ile Sam’in karşılıklı diyalogları o kadar içten ve cana yakın ki, izlerken yer yer kendimizi Sam’in yer yer de Lucy’nin yerine çok koyacağız. Babasından anlayışlı bir kız çocuğunun varlığı belki de izleyicilerin içinde özel duygular yaratmış olabilir. Her ne kadar zorluklar yaşamış olsalar da bir şekilde sevginin gücü sayesinde üstesinden geleceklerine olan inançları onları koruyor.

Videonun başında da belirttiğim gibi izledikten sonra bir daha izlemek isteyeceğiniz filmlerden biri I am Sam. Dram türünün hakkını gerçekten veriyor. Bize bu kadar etki etmesinin nedeni de sanki olayları yaşamış ya da yaşayan birinden duymuş gibi hissetmemizden. Filmi izledikten sonra neler düşündüğünüzü ve hissettiğinizi lütfen yorumlarda benimle paylaşın.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir